Bulanıklıların Sesi Ziyaretçi Defteri


Site AnasayfaMesaj Gönder
     
http://Koplununyeri.com Yazan : Kahraman VARDI Şehir: Dikili-İzmir Zaman : 12 Mayis 2010 Çarsamba  
Bulanık halkı ile bütünleşen acılarını ve sevinçlerinde her zaman birlikte olmaya çalışan Ali AKYILDIZ ‘ın ölüm haberi hepimizi derinden üzdü.Başta çocukları olmak üzere yakınlarına,sevenlerine eş ve dostlarına başsağlığı dilerim.Allah’ın rahmeti bol olsun.

Kahraman VARDI, İsa VARDI
Metin VARDI,Tekin VARDI
     
     
Yazan : Hakkı Akyıldız Şehir: Belirtilmemiş Zaman : 11 Mayis 2010 Sali  
Birçoğunuzun tanıdığı Muhterem babamızı(Ali AKYILDIZ) maalesef 05.05.2010 - 11,00 itibariyle kaybetmiş bulunuyoruz,henüz beklemediğimiz ve kabullenemediğimiz vefatının vermiş olduğu üzüntü ve şaşkınlığından ötürü Siz Bulanıklı Dostlarımızın haberdar edilmesi gereğini zamanında yerine getiremediğimizden ötürü herkesten özür dileriz.Hal böyleyken kendi imkanlarıyla öğrenip bizlere ulaşarak taziyelerini bildiren herkese teşekkür eder saygılarımızı sunarız ALLAH onların ve bütün Bulanıklıların ölmüşlerine rahmet eylesin.

Hakkı AKYILDIZ - 0531 743 78 61
Zeki AKYILDIZ - 0262 641 70 22
Mehmet AKYILDIZ - 0533 261 47 29
Zehra AKYILDIZ - 0536 328 16 36
Hasan AKYILDIZ - 0212 667 36 70
     
     
Yazan : YÖNETİM Şehir: Belirtilmemiş Zaman : 11 Mayis 2010 Sali  
SUSMA NE OLUR…
Dünyanın neresinde olduğu bilinmeyen bir ülke varmış. Çok güzel bir ülkeymiş burası. Yemyeşil ormanları, ormanda ötüşen kuşları, uçuşan kelebekleri, şırıl şırıl akan dereleriyle adeta yalancı bir cennet gibiymiş.Orada güneş bir başka türlü doğarmış. Isıtırmış ama yakmazmış. Çok parlakmış ama kör etmezmiş. Dileyen yüzünü güneşe çevirip ona doya doya bakabilirmiş. Geceleri de bir başka güzelmiş. “Yıldızlı semalardaki haşmet” insanın içine öyle bir coşku verirmiş ki yürek çarpıntıları doldururmuş her bir yanı.İnsanları da alabildiğine özgürmüş bu ülkenin. Herkes her istediğini, her zaman, her yerde yapabilirmiş. Kimse kimseyle kavgalı değilmiş. Açlık yokmuş. Haksızlık yokmuş. Hiç kimse “acaba yarın ne olacak” diye düşünmezmiş. Çünkü her gelen gün her giden günden daha güzel, daha bereketli, daha aydınlıkmış.Oradaki insanlar “gelen gideni aratır” deyişini bilmiyorlarmış. Hiç duymamışlar böyle bir sözü.Evet o ülkede her şey serbestmiş… Bir tek şey hariç… O ülkede yasak olan bir tek şey varmış… O şeyi istemek, konuşmak, söylemek hatta düşünmek bile yasakmış. O şey; bir tek kelimeymiş.
Orada yaşayan insanlar da çıkarmışlar akıllarından bu kelimeyi. Öykülerinden, şiirlerinden, masallarından, romanlarından, tarihlerinden ve lügatlarından… Hafızalarından silip atmışlar o kelimeyi.
Derken bir gün; nasıl olmuşsa olmuş, adamın biri, binlerce yıla dayanan şanlı geçmişlerinin nişanesi olan kalıntıların arasında dolaşırken bir taş tablet bulmuş. Tozundan toprağından arındırıp bi güzel silip temizlemiş tableti. Tabletin üzerinde bir kelime yazılıymış. Yasak kelime…
Adamın biri; önce o kelimeyi okumuş…
Sonra düşünmüş…
Göğüs kafesinden yüzüne doğru bir sıcaklık yükselmeye başlamış.
Yükselmiş… Yükselmiş… Yükselmiş…
Artarak, çoğalarak yükselmiş…
Beyninde kıyametler kopmaya başlamış. Her bir yanını ateş basmış. Ruhu bedenine sığmaz olmuş.
Adamının birinin içi cayır cayır yanmaya başlamış. Kurtulmak istemiş bu yangıdan adamın biri ve haykırmış…
Var gücüyle haykırmış…
Bütün benliğiyle haykırmış…
Varlığının tüm zerreleriyle haykırmış yasak olanı…
Adamın birinin haykırmaları dalga dalga yayılmış; tâ arşa kadar…
Adamın birinin haykırmalarını duyanlar öylece kalakalmışlar.
Önce bir suskunluk kıyameti yaşanmış; her yerde ve her şey de…
İnsanlar susmuş, öten kuşlar ötmez, uçan kelebekler uçmaz olmuş.
Adamın biri haykırıyormuş yasak olanı; tekrar, tekrar, tekrar…
Sonra, o büyük suskunluk kıyametinin ardından, birden, her şey allak bullak, tepe taklak olmuş.
Bağıranlar, çağıranlar, ağlayanlar, gülenler, sağa sola koşturanlar, düşenler, kalkanlar, bir curcuna, bir kıyam…
Herkes, her şey konuşmaya başlamış. Konuşmazlar bile konuşur olmuş.
Dağ, taş dile gelmiş. Yerden kaynayan, gökten inen su. Kuşlar, kelebekler, ağaçlar, çiçekler, börtü böcekler; her şey, her şey…
Düzen kurucuların düzeni bozulmuş…
Düzen kurucular, düzen koruyuculara emretmiş:
“- Yakalayın!..”
Düzen koruyucular hemen emri yerine getirmişler ve adamın birini yakalamışlar.
Yasak olanı bir daha söyleyemesin diye, düzen kurucular düzen koruyuculara emretmiş:
“- Önce dilini kesin!..”
Düzen koruyucular adamın birinin dilini kesmişler. Kan sıçramış adamın birinin kesilen dilinden, düzen koruyucularının yüzüne… Kıpkırmızı, tükrük gibi…
Düzen koruyucularının kanla kızarmış yüzleri…
Alanların en büyüğünün ortasına bir direk dikmişler. Zincire vurdukları adamın birini getirip bu direğe bağlamışlar. Etrafına odunlar yığmışlar.
Sonra da herkesi alana toplamışlar. Kadınları, erkekleri, yaşlıları, gençleri, delikanlıları, genç kızları ve hatta çocukları…
Herkesi, bütün insanları ve hatta insanlığı…
Güneş olacakları görmemek için hemen batmış… Semadaki yıldızlar ve ay güneşten duymuşlar olacakları ve hiç çıkmamışlar ortaya…
Ağaçlar, çiçekler sararıp yapraklarını dökmüşler.
Dereler sessizce akıp denizde yok olmuşlar.
Kuşlar var oldukları günden bu güne en büyük göçe çıkmışlar.
Börtü böcekler toprağın altına gizlenmiş.
Dağlar taşlar karanlığın içine sinmişler.
Ve her şeyin üstünü bir sessizlik örtmüş…
Sessizlik… Sessizlik…
Ölümcül bir sessizlik…
En son düzen kurucular gelmiş alana; ellerinde meşaleleriyle…
Düzen koruyucular, düzen kurucularının etrafında; çapraz bağlı botları, çelik kaskları ve ellerinde ölüm makineleriyle tedbir almışlar…
Düzen kurucular ellerindeki meşaleleri, alanın ortasında dili kesilip zincire vurulan adamının birinin etrafına yığdıkları odunların üzerine atmışlar… Bir anda alevler yükselmiş.
Yeniden aydınlanmış her yan; adamın birini yakmak için yükselen alevlerin ışığıyla.
Ve adamın biri alevlerin arasından, son bir defa dönüp bakmış, kendisini seyreden kalabalığa. İnsanlara, insanlığa…
Ve korkuyla susan…
Ve korkuyla bakan…
Ve öylece duran kalabalığa acımış adamın biri…
Ve dudağının kenarından sızan kana aldırmadan mutlu bir tebessüm belirmiş yüzünde, kendi adına… Mutluymuş adamın biri, çook mutluymuş…
Ama bilememiş bunu insanlar…
Ama bilememiş bunu insanlık…
Bilememişler ve anlayamamışlar…
Ve kadınların ve erkeklerin…
Ve yaşlıların ve gençlerin…
Ve delikanlıların ve genç kızların…
Ve ille de çocukların belleklerinde adamın birinin bu anlayamadıkları, bilemedikleri mutlu tebessümü kalmış…
……………………
“- …….!”
“- Konuşsana…
“- ………!”
“- Neden susuyorsun?..”
“- …….!”
“- Susma ne olur, konuş. Bir şey söyle. En söylemek isteyip de söyleyemediğini söyle. Senin için en yasak olanı söyle. Hadi susma… Konuş…”
“- …….!”
“- Sonsuz mutluluk tektir. Bir defalıktır. İkincisi yoktur. Diğerleri onun taklidi, benzeri, gibi’sidir. O tek olan sonsuz mutluluk için konuş. Lütfen… Yalvarırım susma…”
“- ……!”
“- Yoksa düzen kurucuların sesini kulağında, düzen koruyucuların soluğunu ensende mi hissediyorsun? Korkuyor musun?..”
“- …….!”
“- Evet mi?..”
“- ……..!”
“- Hayır mı?”
“- ……..!”
“- Konuşsana beee!!! Lâl mi oldun; dilsiz misin? Cesaretini mi kaybettin; korkak mısın? İnancını mı yitirdin; dinsiz misin? Işığını mı kaybettin; görmez misin? Sağır mı oldun; duymaz mısın? Hadi durma, susma, konuş; bir şey söyle yalnız sana ait olsun…”
     
     
Yazan : SÜLEYMAN FERAH Şehir: İZMİR Zaman : 11 Mayis 2010 Sali  
İLÇEMİZİN DEĞERLERİNDEN SAYGIN VE RENKLİ SİMALARINDAN ALİ AMCANIN VEFATINI DERİN ÜZÜNTÜ İLE ÖĞRENDİM KENDİSİNE ALLAHTAN RAHMET KEDERLİ AİLE EFRADINA VE SEVENLERİNE BAŞSAĞLIĞI DİLİYORUM.
MEKANI CENNET OLSUN.FERAH AİLESİ ADINA
SÜLEYMAN FERAH
     
     
Yazan : Kutbettin POLAT Şehir: Belirtilmemiş Zaman : 11 Mayis 2010 Sali  
İlçemizin saygın kişiliklerinden merhum Ali AKYILDIZA Allahtan rahmet,yakınlarına,sevenlerine ve aile bireylerine başsağlığı dileriz. İnayet & Kutbettin POLAT
     
     
Yazan : metin VARDI Şehir: kop Zaman : 11 Mayis 2010 Sali  
Ali Akyıldız amcaya ALLAH tan rahmet yakınlarına baş sağlığı dilerim mekanı cennet olsun
     
Sayfalar: <<< 1 2 3 4 5 >>>

en iyi açık parfüm | açık parfüm | Parfüm | indir