Ziyaretçi Defteri


Site AnasayfaMesaj Gönder
     
Yazan : giyas DEMOKRAT Şehir: menemen Zaman : 16 Aralik 2010 Persembe  
Sayın serdar Kosta…
Şimdi de çamur atma sırası Atatürk’ün; kurtuluş savasındaki cephe arkadaşına mı geldi.
Hedefi şaşıran, yaman silahşorlar gibi bu yazdıklarına sen de inanmadın ya
Hadi inanmış kabul edelim.
Yanı Atatürk’ün heykelinin kaldırılmadığını, kaldırıldığını kendine göre bulmuş olduğun siteden o yazıyı aktarman neyi ifade ediyor.
Cumhuriyet’in kurulmasın da öncülük önderlik etmiş emeği geçen bütün önderlere her zaman saygılı olmak gerekir, kim olursa olsun.
Duyduğum kadarıyla öğretmenmişsiniz. Siz neyse de o öğrenciler bu tür yanlı bilgilerle..???
Tekrarlıyorum.
“Bence sen biraz objektif olup, ön yargıdan arınırsan, daha iyi anlama ortamı yakalarsınız.”
Başarılar…
     
     
Yazan : giyas DEMOKRAT Şehir: menemen Zaman : 15 Aralik 2010 Çarsamba  
Merhabalar…
Öğrenci olayları ile gelişen; gördüğümüz AKP hükümeti ve polisin tutumları,
Birincisi; öğrencilere gazla, sopa ile copla, tekme ve benzere fiziki darp uygulaması
Birinci derecede AKP hükümetidir. Çünkü bu hükümet aldığı oy oranı ile kendine güveni artıkça, pekiştikçe, hem gerçek saldırgan, anti demokratik, faşizan yüzünü gizlemeden göstere biliyor.
İşçilerden, öğrencilerden, kadınlardan gelen muhalefeti baskı ve şiddetle durdurmak dışında herhangi bir şey beklemek tamamen hayaldir.
Bakanın dan, başbakanına kadar, polisten polis müdürüne kadar.
Polis terörünü, çarpıtarak onaylamışlardır.
Başbakan bir gün arayla iki kez, dövülen gençlerin ellerinde taş ve Molotof kokteyli olduğunu söylemiştir.
Başbakan söyler, yandaş medya papağan gibi tekrarlar, ahali de söyleneni gerçek sanır.

İkincisi, polisin yapısı; Polis teşkilatı demokratik özgürlüklere, insan haklarına kıymet vermeyen,
bir yapıdadır.
Bugün teşkilat içinde Fethullah cemaatinin güç kazanması bu özelliğini değiştirmedi. Bütün “demokratlık”, “hoşgörü” vb söylemlerinin gerisinde Türk sağının iflah olmaz anti-komünist tahammülsüzlüğü ve muhafazakarlığı öylece duruyor.
Hal böyle olunca, karşılarında solcu ve hükümet karşıtı olduğunu düşündükleri kimi görürlerse copa, kimyasala sarılıyor, tekme tokat girişiyorlar. Bu kadar öfke ve kin, köklü bir düşmanlık duygusundan başka bir şeyle açıklanamaz.

Temel bir hak olan eğitimden herkes yararlanabilsin diye parasız eğitimi savunuyorlar. Nitelikli, eşit ve bilimsel eğitim için mücadele ediyorlar. Söz, yetki ve karar hakkı, demokrasinin gerektirdiği gibi, öğrencide, akademisyenlerde ve üniversite çalışanlarında olsun istiyorlar. Kimsenin kimseyi sömürmediği bir dünyada, kardeşçe ve barış içinde yaşamak istiyorlar. Bunları dile getir incede, otomatik olarak dayak düğmesini çalıştırmış oluyorlar.
Hoş görünün, demokratik düşüncenin, yarına güvenle bakacağımız, güneşli günlerin olacağı umuduyla….
Sevgilerimle….
     
     
Yazan : serdar kosta Şehir: Belirtilmemiş Zaman : 09 Aralik 2010 Persembe  
Boraltan köprüsünde ay balam vurdular meni
Bizi siz öldürün, vermeyin Rus?a
Yakışmaz Türklüğe, sığmaz namusa.
Vahşete göz yumup silkmeyin omuz
Bizi siz öldürün, varsa suçumuz.
Men ne diyem o vefasız dağlara
Öz gardaşı dönek olan ağlara.
Azerbaycanlı şair Elmas Yıldırım, bir zamanlar Boraltan Köprüsü?nde yaşanan dramı, ?Dönek Kardaş? isimli şiirinde işte böyle resmediyordu.İkinci Dünya Savaşı esnasında ?Sovyet esaretine? dayanamayan bir grup Türk, hürriyete kanat çırparak, sınırdaki bir Türk karakoluna sığınır. Sovyetler, sığınmacıların ?kendi vatandaşı? olduğunu belirterek, iade ister.Karakolda gergin bir bekleyiş başlar. Misafirler, ya ?öz yurtlarına? kabul edilecekler, yada Boraltan Köprüsü?nün öbür ucunda bekleyen ?Rus müfrezesine? teslim edileceklerdir. Ancak, Türk toprağını öpmeyip adeta yalayan, Türk bayrağını göz yaşları ile sulayan sığınmacılar, öz vatanlarının kendilerine sahip çıkacağından oldukça emindir.
Ne yazık ki Ankara?dan ( İsmet İNÖNÜ'den ) gelen emir korkunçtur: - ?Şahısları derhal ülkelerine iade edin.?
İkinci Dünya Savaşı esnasında ?Sovyet esaretine? dayanamayan bir grup Türk, hürriyete kanat çırparak, sınırdaki bir Türk karakoluna sığınır.
Sovyetler Birliği, sığınmacıların ?kendi vatandaşı? olduğunu ileri sürerek, iade edilmelerini
ister.
Karakolda gergin bir bekleyiş başlar.
Misafirler, ya ?öz yurtlarına? kabul edilecekler, yada Boraltan Köprüsü?nün öbür ucunda bekleyen ?Rus müfrezesine? teslim edileceklerdir.
Ancak, Türk toprağını öpmeyip adeta yalayan, Türk bayrağını göz yaşları ile sulayan sığınmacılar, öz vatanlarının kendilerine sahip çıkacağından oldukça emindir.
Ne yazık ki Ankara?dan ( İsmet İNÖNÜ'den ) gelen emir korkunçtur:
- ?Şahısları derhal ülkelerine iade edin.?
Köprünün diğer tarafında kanlı dişlerini sırıtıp göstererek bekleyen Rusları iyi tanıyan sığınmacılar, Türk askerlerine yalvarıp yakarırlar:
- ?Ne olur bizleri siz öldürün onlara teslim etmeyin. Hiç değilse kendi toprağımızda, kendi bayrağımızın altında ölelim.?
Fakat askerler emri uygulamak zorundadırlar.
Boraltan Köprüsü?ne getirilen sığınmacılar, Türk askerleri tarafından beşerli, onarlı gruplar halinde karşı tarafa geçmeye zorlanır.
Karşıda bekleyen Rus müfrezesi, köprüyü ilk geçen grubu, hemen oracıkta, Türk askerlerinin gözleri önünde kurşun yağmuruna tutarlar.
Olup bitenler karşısında şaşkına dönen karakol komutanı, teslimat işini derhal durdurarak, olup bitenleri Ankara?ya rapor eder:
- ?Karşıya geçenleri kurşuna diziyorlar.?
Ankara?dan gelen cevap şöyledir:
- ? İsmet İNÖNÜ'nün kesin emri var. Görevinizi yapın, yoksa vatan hainliği ile yargılanacaksınız.?
Çaresizlik içinde son bir kez daha askerlerin yüzüne bakan sığınmacılar, sonunda değerli eşyalarını ve giysilerini bırakarak, Boraltan Köprüsü?nden ölüme yürümeye başlarlar.
Gözyaşlarına boğulan askerler, olanları görmemek için köprüye sırtlarını dönmüşlerdir.
Sığınmacıların ölüme yürürken haykırdıkları o sözler, yürek parçalayacak niteliktedir:
- ?Varsın ölen biz olalım, yaşasın Türkiye.?
Boraltan Köprüsü dramı, bir döneme damga vuran ?utanç zincirinin? sadece bir halkasıdır.
Sovyet zulmünden kaçıp, kurtarıcı olarak zannettikleri Almanlar?a sığınan Kırım, Kazak, Özbek, Kırgız, Azerbaycan ve Ahıska kökenli onbinlerce Türk, savaşın bitiminden sonra, aynı şekilde kaçak yollarla geldikleri Türkiye?den Sovyetler Birliği?ne iade edildiler.
Hepsinin akıbeti, ya ölünceye kadar çalıştırılmak, yada bir idam mangasının karşısında son nefesini vermek oldu.
Aradan yıllar geçti.
Artık ülkenin kaderi iki dudağı arasında olan ?Milli Şef? yok, işbaşında sözde ?Türk milletinin? oylarına seçilmiş olan bir iktidar var.
Peki değişen nedir?
Dün, kendilerine güvenen Türklerini gözlerinin yaşına bakmadan ölüme gönderenler, bugün buldukları ilk fırsatta kendilerine bel bağlayan Türkleri sırtlarından hançerliyorlar.
     
     
Yazan : YAKUP ÇEBİ Şehir: ANKARA Zaman : 08 Aralik 2010 Çarsamba  
SEVGİLİ METİN KARDEŞİM, ORMAN DAYI'NIN VEFATINI GEÇ DE OLSA ÖĞRENMİŞ BULUNUYORUM. AİLECE ÜZÜNTÜLERİNİZİ PAYLAŞIYOR,MERHUM BABABNIZA ALLAH'TAN RAHMET DİLİYORUM.
     
     
Yazan : GİYAS.DEMOKRAT Şehir: menemen Zaman : 01 Aralik 2010 Çarsamba  
Merhabalar…
Uzun zaman dar beri gündemde olan;
Füze kalkanı üssünün NATO tarafından Türkiye ye yerleştirilmesine
Dair sitelere yazı yazmak istedim, biraz işim vardı, biraz da tembellik,
Yine de dayanamadım, biraz gazetelerden, biraz bizlerin düşünceleriyle
Harmanlaştırılarak sizlerle paylaşmak güzel olur,
AKP’nin referandum da yaklaşık yüzde seksenin yüzde elli sekizinin oylarını alması,
Doğrusu beklediğim bir oran değildi,
O yüzden AKP yandaşlarına ve ye AKP hükümetine oy verenlerin başbakan Recep Tayip Erdoğan tarafından kandırılmaya uygun olduğuna inandım.
Gördüm kü bu yetmediği gibi son zamanlarda bu yandaş oy deposuna sazan kelimesini de eklemek gerekir.
Kılıç kalkan oyunu gibi…
“NATO kılıç biz kalkan” oluyoruz.
Demek ki Türkiye’nin ekseni felan kaymamış, ABD ve emparyalizmin kalkanı, daha ötesi,
ABD, İsrail, Türkiye dostluğu da devam ediyor.
Orta doğulu bir ülkenin tehdidine ve ya füzesine karşı, her fırsatta katıl dediği ülke
İçin göğüs gererek, İsrail’e karşı kalkan oluyoruz. “van münüt”
Ama hadise haliyle iç kamuoyuna adeta bir zafer olarak sunuldu...
NATO Türkiye’nin isteklerine boyun eğmişmiş..! Hakikaten mi?
AKP yöneticileri ve yandaş medya manşetten ortalıkta kostak kostak
Dolaşmakta, oynamaya başladılar bile.
İnsanların gözlerine baka baka yalan söylemeye, hem de tereddütsüz.
Kandırılmaya müsait insanlarda hemen inandılar, “kalkan,kılıç, sazanlıkta” bu ya..
Zaman gazetesi insanları hemen afyonlama. Manşeti “füze kalkanı projesi, Türkiye’nin isteği gibi sonuçlandı”
"İttifak hiçbir ülkeyi düşman ilan etmedi" diyen ZAMAN gaz tenekesi milleti aptal yerine koymaktadır.
Hiçbir ülke düşman değil de bu füzeler kime karşı kuruluyor.?
NATO Sözcüsü James Appathurai, ne dedi “NATO operasyonu söz konusuysa, düğmeye NATO basar” dedi.
Zaten NATO demek, Amerika demekti. Bu açıklama üzerine Recep ve Gül Beylerden ses çıkmadı.
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozi:
"NATO'nun kamuya açıkladığı belgelerde İran ismi yer almıyor ama biz kediye kedi deriz, hedef İran'dır"
Yazmayınca ne olacak? İlkokul çocukları bile bu füzelerin İran'a karşı olduğunu biliyor.
İHH o zaman yapmış olduğu "İsrail'i kınama" eylemleri gibi şimdi de "İsrail'i koruyan AKP'yi kınama" eylemleri yapmadı.
İsrail'e, Siyonizme karşı atıp tutan, mangalda kül bırakmayan İslami (!) kuruluşlar nerede?
Niçin mitingler, yürüyüşler, bildiriler ve afişlerle AKP'yi kınamıyorlar, niçin İsrail'i koruyacak olan bu füze kalkanına karşı çıkmıyorlar?
Yinemi iki yüzlülük,
Ama bir iki gün önce haberlerde iki yüzlülüğü bilmeyen bir gurup solcuyum diyen insanların
Kartondan füzelerle ABD elçiliğine doğru yürüyerek, emperyalist yayılımcı politikalarını kınayarak,
Maznun halkların gerçek dostu olduklarını gösterdiler.
Mutlaka bir gün yaşasın tam bağımsız Türkiye…
sevgilerimle…
     
     
Yazan : süleyman ferah Şehir: İZMİR Zaman : 26 Kasim 2010 Cuma  
İLÇEMİZİN GÜZEL İNSANLARINDAN ZİYA BÜYÜKKAYANIN VEFATINI ÖĞRENDİM KENDİSİNE ALLAHTAN RAHMET TÜM SEVENLERİNE BAŞSAĞLIĞI SABIR VE METANET DİLİYORUM.
MEKANI CENNET OLSUN.
     
Sayfalar: <<< 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 >>>Sonuncu

en iyi açık parfüm | açık parfüm | Parfüm | indir