Yazan : İ.Önder Şehir: Ankara Zaman : 21 Mart 2011 Pazartesi | |||
Zeynep hanıma içinde biraz bizim şivemiz olan bir hikayemi buldum ve armağan edeyim. İçinde az da olsa nurvanaca var!
GEÇEN YILLARA SORDUM (İsmi geçen ölmüşlerimize Allah (cc) rahmet eylesin. Amin) 1971 Yılında olsa gerek, Ömer abim Kayseri Belediyesi, Fen İşleri Müdürlüğüne şöför olarak girmiş, Argıncık, Çukurlar Mahallesinden de bir ev kiralamak suretiyle köyden göçmüştü. Bende bu bahane ile Fevzi Çakmak O.Okulunda okula başlamıştım, birinci sınıf sorunsuz bitti, ikinci sınıfın sonu, bahara doğru, Ömer abim ile Muzaffer abi ortak bir ford kamyon almak konusunda görüşüyorlardı. Zelfin (Üçkonak) köyünde Yusuf Erdoğan’ın burunlu bir ford kamyonu vardı. Sesini çok severdik, rahmetli Muhsin ile kamyonculuk oynarken yok sen fordsun, sen bedfordsun diye kavga ederdik. Okuldan geldiğim bir çarşamba günü bu kamyonu Muzaffer abi ile Ömer abim ortak almışlar ve abimin evini tekrar köye göçüreceğini o gün öğrenmiştim. Benim için zor olan tarafı buydu. Gerçi kamyonu aldıklarından sonra, cumartesi günleri kasaya çaktırmadan atlar köye kaçardım, köyde kasadan benim indiğimi görünce de abimden ya tokat! İle veya tuh! İle nasibimi alırdım. Hele bir poyrazlı güz mevsiminin soğuk bir cumartesi günü idi (Cumartesiler yarım gün okul vardı), okuldan çıktım doğru verem hastanesinin yanına durağa geldim. O gün kamyona kavak yüklenmişti, bu gün bunun için özel gelmişlerdi, kavakların uç kısımları kesilmemiş arkaya doğru birbirinden farklı uzunlukta sallanıp sanki beni beklemekteler miş. Gizlice arkadan kasaya atladım, sığacak kadar dar bir yer buldum yalnızdım, kamyon hareket eder etmez kavakların uç kısımları başladılar kırbaç gibi kafama, suratıma vurmaya. Hele de kamyon badallı yerlere gelince yanıp yakılıyorum, elimi siper etsem elim yanıyor, elimi çeksem suratım yanıyor. O zamanlar, yolcu ile bakkalların sebze, meyve kasaları kamyonu doldururdu. Rahmetli Abdullah (Aytekin) abinin bakkalı vardı, çevre köylerinde bakkalları ihtiyacını toptan getirirlerdi. Güzel, güzel çalışıyorlardı. Muzaffer abi ile Ömer abimin huylarındaki farklılık (Muzaffer abi telaşeli ve bir okadar da mülayimdi) su yüzüne çıktıkça ufak, ufak restleşmeleri görülüyordu. Amma! Bunların restleşmeleri bile güzeldi, Muzaffer abi fazla kilolu yüklerde hesap hatası yapıyor, abim bunu nasıl yaptığını asabi bir şekilde sorurunca da: - Şeyi, şeyaparken, şeyolmuş gibi savunmasıyla hiçbir şey anlatmadan kendince, çok şey anlatıyordu. Bir gün Verem Hastanesinin yanında yanaşmak için manevra yapıyorlar, Muzaffer abi muavinlik yapıyor: -Gel, gel, gel birez oyanı gır, dur. İreli get şey olmadı, arkayı topla hoop. Şimdi şeyap, gel derken biryandan da birisine ara, ara laf yetiştiriyordu ha bire gel diyordu, dalmış eli ilede dur işareti yapıyordu abim de onun gel sesine güvenerek geldi demir direğe bindirdi, küüt! Muzaffer abi birden irkildi, abimde sese aşağıya indi, Abim:- Yav! behen niye gel, gel diyirsin? Kabahat arkayı sehen güvenende. Muzaffer abi:- Yav! Gel dedimde diregemi vur dedim, şeyapirdim amma elimi görmirmisin? Şeyapsaydın ya! Abim:- Yav! Ne yapim Müzefer? Şeyap, şeyap sı..arım şeyapına, şeyapamirim (Anlamıyorum) yav ! Neyse ki, hasar yok sakinleştiler. Gel zaman, git zaman ufak, ufak nizahları oluyordu. Amma! Çok tatlı nizahları olurdu bana şiir gibi gelirdi, zaten Muzaffer abiyi ve muhabbetini çok severdim, kendisine bu gün de aynı ölçüde sonsuz saygı ve hürmet duyarım. Birinin isnadına diğerinin yemin billahlı karşı koymaları doyulur gibi değildi… Harman zamanı İlyas abinin sapını getiriyorlardı. Kamyona biçilmiş ekin (sap) yüklenmiş Güzelce yolundan köy istikametine şose geçildi, meşhur ense dereye doğru sap yüklü giderken Muzaffer abi ile Ömer abim şöför mahallinde tarlada başladıkladı nizahı tamamlamaya çalışıyorlarmış, Allah’tan ortalarında Yunus abi varmış. Öyle bir an gelir ki! Dereye yaklaşık onbeş metre kala, restleşme yerini hodri meydana bırakır. Abim şöför kapısından, Muzaffer abi sağ kapıdan kamyonu hareket halinde bırakıp aşağı atladılar (Buradan itibaren harman yerinden görüyoruz), kamyon vites birde gidiyor, Ense Dere o zamanlar şimdiki gibi düz değildi, akan suyun oyduğu derin, yarma bir hali vardı, kenarları da yüksek idi. Sapın üstünde İlyas abi hoplayıp bağırıyor: - Ulaav! devrülecik, hakgızı behen halal edin, Eşhedü-enla-ilaheillalah, gomşular yetişin, şu delileri ayırt edin. Bir yandan da aşağı bakıyor baya yüksek atlamaya da korkuyor. Gadazi alim! Ömer, Müzefer yavrum kurtarın, behenmi gasdiz var? Araba uçuruma gidir, malıza acimirsez behen aciyin . Diyor. Kamyonun dereye yaklaştığı bir ana kadar kavga eden bizimkilerden Ömer abim birden kamyonu fark ederek: - Ula! Ula! Ula! Allah belan versin. Hep senin üzünden. Deyip kamyona koştu. Muzaffer abide o na: • Allah senin belan versin. Bir yandan da: • Ula! Ömer, gadaan alim hızli şeyap, diyor koşarak sapın ipinden asıldı, abimde şöför mahalline son anda atladı. Kamyonu tam uçurumun kenarında durdurdular. Tekrar inip, köyden gelenleri de görünce, daha bir iştahla kavgaya kaldıkları yerden devam etmeye başladılar. Gelenler ikisini de ateşlemişti, Kavgayı harmanlardan görüp gelenlerden babam ve Turgut abi de vardı. Babam abime yanaşıp nizahın sebebini sorma gereği bile duymadan, tuu! Size heç utanmirmisiz? Dedi. Turgut abide aynı şekilde Muzaffer abiye, donuz! Nee hor, hor hoplirsin, sus diye kızdı ve diğer köylüler de araya girdi kavga bitti, ortaklık da. Turgut abi, abimin koluna girerek: • Sizin ikiz! de boku cinnisiz, elizi ayağızi öpim bu ortaklığı bırakın, Cevcet ile Abdurrahman hayatlarında birbirini incitmiş mi? Babam, datlı gomşu der başka bir şey demezdi. Seni de gardaşlarımdan ayırt edersem şerefsizim. Dedi. • Turgut abinin kolunda abim:- Eh ula Müzefer böön! Turhut çavuşa dua et, seni bu ense dereye atmasam! • Muzaffer abi de ağamın kolunda:- Ula şu adama dua et, ben seni çaya şeyapmasam, ahan da burayı belle! Benim liramı yiyenin, guruşunu yiyerim. Eve geldikten sonra abim :- Ula! Turgut Çavuş dost canlısı, mert insan, ondan utanıyom, dedi gözleri doldu hatta ağladı ve İlyas abi uzun, uzun teselli etti. Rahmetli Turgut abinin GÜLEMBER’i iyi oynadığını söylerler. (Gülember sağar koyunu/ Bana göstermez boyunu/ Boyuna bosuna, ben sehen gurban Gülember/ Getme gelim, gurban olim Gülember. Gülember sağan inegi/ UBehen göstemez bilegi, Bilege gurban Gülember/ Gurban olim Gülember) Hep anı olarak kaldılar. Hayata iyi tarafından bakıyorsak, yaşamaya değer olduğunu görürüz. Birbirimizin değerini çok iyi bilmemiz gerekiyor. Köy yaşantısını kozmopolit hayatın, siyasetin, seçim gerilimlerinin ve hırslarımızın kurbanı etmemeliyiz. İnsanların iradesine ihtiyatlı yaklaşmalıyız. Hayat geriye bakınca çok kısa, ileri bakınca çok uzun ama çok anlamlı. İ.Önder, 11 Şubat 2009 İskitler. ![]() ![]() | |||
Yazan : faruk karagöz Şehir: kayseri nurvana Zaman : 21 Mart 2011 Pazartesi | |||
hava kara bulutlu yine yağmur yağıyor geceden beri yağan yağmur tüm karları eritti kızıldağ ve elkıranın bile eteklerinde kar kalmadı sadece zirvelerinde ve zirveye yakın yerlerde kar var çaydan sel geliyor orta mahlenin çöplük gibi kullandığı okulun ordaki köprünün altını gelen sel bi nebzede olsa temizledi köyün içinde kimse görünmüyor yağmurdan dolayı olsa gerek çoban yine tutulamadı herkese iyi günler.. ![]() | |||
Yazan : faruk karagöz Şehir: kayseri nurvana Zaman : 20 Mart 2011 Pazar | |||
herkese hayırlı günler hurşit gardaşım dilek ve temennilerine aynen katılıyorum ibrahim bey gardaşımın yazısını okuyunca biraz suçluluk duymadım değil tarihi ve milli günlerin sürekli gündemde tutulmasından yanayım çünkü bizi biz yapan değerleri atalarımızın tarihteki kahramanlıkları nı hatalarını bu güne gelene kadar ülkemizin ne tür badireler atlattığını bilir isek geleceğe daha donanımlı yürürüz diye düşünüyorum... ibrahim beyin tarihi ve milli konulara duyarlı olduğunu ta gençliğinden biliyorum bizleride bu konularda aydınlatırsa memnun kalırız.....KÖYDE Havaya gelince kapalı bir hava var ancak herhaliyle ben baharım diyor ılık tatlı bi hava insanın ganguçları bizliyip çiydeme gidesi geliyor yaramaz bi durum yok ancak komşu köylerden karapınar ve zelhinde 300.e yakın buzağı telef olmuş hastalıktan dolayıallah bizlerden uzak etsin herşey gönlünüzce olsun. ![]() | |||
Yazan : N.G.P Şehir: kayseri Zaman : 19 Mart 2011 Cumartesi | |||
Zaman 19 Haziran Pazar · 09:00 - 18:00
-nurana birlik ve beraberlik günü------------------------------------------------------------------------------- Yer Berçin Yaylası -------------------------------------------------------------------------------- Oluşturan Nurana Gençlik Platformu -------------------------------------------------------------------------------- Daha Fazla Bilgi Bütün Nuranaya Gönül Vermiş Kardeşlerimiz Davetlidir | |||